Merak, deneyimdir.
Deneyim, risktir.
Risk, yaşamdır.
Ve yaşam, yeniden tehlikeli bir meraktır.
Hayatın ince baharatlarını denemeden rutin kurbanlarından biri olmak, sizce de bir tür ölüm değil mi? Aynı kelimesi, içimde bir ürperti yaratıyor. Heyecanlı tesadüflerden ırak, aynılığın içine hapsolmak, bir tür canlı işkence. Ve en kötüsü de, farkındalık denilen uyanışa sahip olmadan sonsuz bir bilinçli uykuda kalmak.
Merak, yeni insanlar tanıtır sana. O insanlar, farklı geçitler sunar hayata. Geçitlerden seçimlere, aynılıktan benzersizliğe yürürsün meraklı adımlarla.
Merak, eşsiz bir histir. Sonu pişmanlıkla da bitebilir, kocaman bir memnuniyet ile de. Cesaret gerektirir, uçurumdan atlamak gibi. Sonunda paraşütün olacağını bilmeden, atlar mısın dipsiz sonsuzluğa?
Ve merak, müziğin ritmiyle salınan iki bedenin valsini izlemek gibiydi. Bazen de hızla giden motorda yüzünü yalayıp geçen rüzgardı. Kalbinin hızla atmasına sebep olan, tutkunun adrenalinle dansıydı.
Ah, sen çok tehlikeli bir hissin... Uzak durmam gerek, ama elimde değil, fazla çekicisin. Sensizlik, hayatta en zevk aldığım renge veda etmek demek. Dengeli olacağına söz verirsen, seninle bir vals yapmaya varım.