25 Haziran 2013 Salı

Haftasonu Müziği

Müziği her yönüyle severim. En slow şeklinden en hızlısına, dans için olanına, Pop'undan Rock'una, Blues'undan Jazz'ına Reggae'sine, hüzünlüsünden neşelisine her türü başka bir mükemmellik.. Her ne kadar böyle düşünsemde Rock müziğin benim için farklı bir yeri var yinede.. Efsaneleri ne kadar sevdiğimi önceki yazılarımda da paylaşmıştım. Daha önce Pink Floyd, U2 ve Queen gibi gruplardan paylaştım, bu sefer bir başka efsanevi grubu paylaşacağım. 1990'larda çıkan şarkısı hala günümüzde ilk günkü gibi beğeniyle dinlenmeyi başarabilen ender gruplardan...

NİRVANA-SMELLS LIKE TEEN SPIRIT


24 Haziran 2013 Pazartesi

Keşke şeytanı uyandırsaydık be John abicim

   Sevgili John Verdon;
John abicim, şimdi sana yazma sebebim şu ki; Senin ne kadar sürükleyici, heyecanlı, acaba diğer sayfada ne var diye düşünmeden edemediğim kitapların üzerine yazıyorum. Biz okurların hayatına "Aklından bir sayı tut" ile girdin, bir dahada çıkmadın. İkinci kitabını kitap raflarında gördüğüm gibi kapıp aynı gece okuduğumu ve bir çırpıda bitirip en az ilki kadar şaşırtıcı şekilde yazdığını düşünmüştüm. "Gözlerini sımsıkı kapat" ile de kalbimizi fethettikten sonra herhalde üçüncü kitabının biz okurlarda meydana getirdiği sevinç ve heyecanı tahmin edersin. Ama benim asıl söylemek istediğim; İlk iki kitaptaki heyecan, gizem ve en önemlisi sonundaki kötü adamın hepimizi büyük şaşkınlığa sevketme durumunu "Şeytanı uyandırma" da göremeyişimin beni üzmesi. Son kitabınızın büyük bir hayal kırıklığı olduğunu düşünüyorum. Bu üzüntümün sebebi; Sondaki kötü adamın hem şaşırtıcı olmaması hem de tahmin edilebilir veya önemsiz bir karakter olmasından, kitaptaki bir çok sorunun cevapsız kalmasından, aksiyonun minimum düzeyde tutulmasından, dedektif kitaplarına pek benzememesinden, diğer iki kitapta yakaladığınız başarıyı bence bu kitapta yakalayamamış olmanızdan kaynaklanıyor. Umarım çıkacak yeni kitaplarınız bu sorunlarınızdan oluşmaz. Sizi seviyoruz, ilk kitaplarda elde ettiğiniz başarının devamını bekliyoruz.
                                                                                                                       Sevgilerimle;
                                                                                                                                     HAYALPEREST
 


16 Haziran 2013 Pazar

Haftasonu Müziği

Aslında yaza girdiğimiz için enerjik, dinamik, canlı, eğlenceli şarkılar paylaşmak istiyorum ama etrafta bu derece acı olaylar varken, hiç neşe paylaşmak gelmiyor içimden... Etrafta gazdan göz gözü görmüyo, gören göz görmez oluyo.. Ana öğünde tazyik içip biber gazı yemek var artık.. 13-14 yaşında çocuklar yaralanıyor, insanlar başlarını yarıp geçen kapsüllerden ağır yaralı.. Onlara yardım etsen suç, etmesen suç.. Otelini açsan suç, zavallı hayvanları yaralasan önemsiz olur oldu artık.. Tam bitecek diyosun, sabah gittiğinde paşa paşa simit yiyip güneşlenen polisler, akşam canavaa dönüşüyolar.. Nedense onları kurtadamlara benzetir oldum, sabah adam gibi gözüküyolar gece canavar olup çıkıyolar.. Haydiii, bakalım ne zaman bu işin sonu gelecek?
Sing me to sleep.. Alında durumu düşününce çok mantıklı bi söz değil mi sizce?

14 Haziran 2013 Cuma

YAZ ZAMANI!!!

Zırrrrr... Yaz tatilini başlatan zil çaldı sonunda!!
Sıkıcı ödevler,
Pis sınavlar,
Moral bozucu sınav haftaları,
Kokuşmuş formalar,
Disiplin tehditleri,
Çekilen mekikler, şınavlar,
Çatık kaşlı hocalar,
Ketçapı az sıkılmış hamburgerler,
ERKEN UYANMALAR BİTTİ!!!!!!!!!!

Şimdiiiii;
Parlayan güneşli günler,
Buz gibi deniz,
Geç yat geç kalk günleri,
Kumsallar,
Havuzlar,
Tatiller,
Nefis dondurmalar,
Yaz şarkılarında kopma günleri,
Güneşyağı kokusunu içine çekme günleri BAŞLIYOR!!!!!!


12 Haziran 2013 Çarşamba

Anılarımın zindanında..

  Aklından çıkmayan anılar..Kulağında çınlayan kahkahalar..İlk düşen gözyaşı..İlk yatılı kalma maceran..Doğruluk cesaretlikte pijamalarınla sokaklarda koşturman..Omzunda uyuya kalman...Dostunun yüzüne su balonunu yapıştırdığın andaki yüz ifadesi..Onunla "o" şarkıyı yüzlerce defa dinlemen..Havuza atman, havuza atılman..Selamların,elvedaların..
Kaç düşünceyi daha zihnimdeki zindana kapatmam gerek?
Üstelik bunlar iyi olanlardı...
Silah sesi..Araba kazasına ramak kala kurtuluş..bağrışlar,kavgalar,hakaretler,vurulan kapılar, çatılan kaşlar..
Hepsi zindandan kurtulmak için doğru zamanı bekliyor..Azıcık bile düşünsem hepsi gün yüzüne çıkacak..Ne yapmalı, ne etmeli? Sonuçta her müzik farklı bir anının kapısını aralamaz mı? Ne yani, müzikten mi vazgeçeyim? Ama bunun susuz yaşamaktan ne farkı var ki? Susuz, üç gün yaşanır ama ya müziksiz..? Bir gün bile dayanabileceğimi sanmıyorum. Ne dinlesem, bir düşünce,bir anı, bir sürü duygu hapisten kurtuluyor. Üstelik, müzik her yerde.. Yediğim restoranda, buluştuğumuz cafede, okuduğum okulda, evde,serviste,arabada,sokaklarda,dükkanlarda,doktorlarda, hatta sınavda bile müzik odasından gelen piyanoda... En kötüsüde kaygılanacak sınavın, buluşacak arkadaşın ya da yapacak işin kalmayınca yalnız başına yatağında uzandığın an..Kitap bile okusan karakterler senin gözünde sen ve o olur. Gençlik filmi izlesen oyuncular sen ve özlediğin dostun olur.. Bazen en ufak söz bile seni zihnindeki zindana iter. Hep korkarsın, acaba daha ne kadar dayanacaksın? Ne zaman onlar da öğrenecek? Kaya gibi durduğunda ya içteki çatlakları görürlerse? Herkesin zihninde hapishaneler vardır, ama hepsi seninki kadar kalabalık mı? Sorular,sorular.. Cevaplanmamış sorular..Cevabını arasan belkide hücrenin derinliklerinde bulunmayı bekliyorlar.. Ama karanlık yerlerden karanlık anılar çıkar.. Yürüyen ölüler dediğin ruhsuz, mutsuz insanlar var ya, hani sana bakıyor ama göremiyor, seni duyuyor ama dinlemiyor, hayatın tükettiği, yediği bitirdiği insanlar.. Onlar kendi zindanlarında hapsolmuş, anılarda boğulmuş insanlar.. Anıların büyüğü küçüğü olmaz, tüm anıları, tüm koğuşları besleyen tek bir duygu vardır ortada çünkü.. İnsanı yer yer bitirir, tedavisi bulunamamış hastalıktır.. Onlar senden ayrıldığında, başka yerlerdeyken, sen burada o öbür dünyadayken ondan sana kalmış tek şeydir.. Büyük sebeplerden doğmuş dahada büyük sonuçlara yol açacak tek duygu... Sevgiyle gelir, öfkeyle biter.. İşte budur, ÖZLEM.. Kaç kelepçeye de vursan, zihninin en karanlık köşesine de itsen, tüm anıların,duyguların,düşüncelerin kaynağıdır o..Bir kere kurtuldu mu, artık bambaşka bir insansındır.. Belkide hayatta tutunduğu son şeyi de bırakmış, huzur bulamamış ruhsundur sen.. Seni yiyip tüketene kadar tekrar tekrar acı vererek, içten çökerten, sonunda neden sorularını kafana salan, öfkeyle dolduran içindeki canidir. Neden kaybetmeye bu kadar yaklaştın? Bambaşka bir hayata giderken dostundan ayrılan neden sendin? Sevdiklerinden ayrıldığında neden müziğin,filmlerin, hiç bir şeyin anlamı kalmadı? Özlem ve neden sorusu, en nefret ettiğim kardeşler..

10 Haziran 2013 Pazartesi

Haftasonu Müziği



Ahhh, sonunda sınavlar da bitti!!! Artık okula yalnızca gizlice cipsler sokarak, en harika şarkıları usb'ye yükleyerek gidiyorum. Çünkü zaman, eğlence zamanı!! okulda şarkını koy, cipsini aç ve dans et!! Bu şarkı tam dans şarkısı değil ama eğlenceli, çok hoş bi şarkı..

3 Haziran 2013 Pazartesi

Haftasonu Müziği

Normalde pek türkçe şarkı dinlemem ama bu cidden harika.. Duman'ın tek gecede yazdığı, gezi parkındaki eylemcilere destek amaçla söylediği harika şarkı.. Şu an durumu anlatan en iyi şarkı.. BİBERİNE GAZINA, COBUNA SOPASINA EYVALLAH EYVALLAH...

Saldırın bana utanmadan sıkılmadan
Gözlerim yanar ama ezilmedim azalmadım
Özgürüm dedim hala
Haklıyım dedim hala sana
İnsanım dedim hala
Vazgeçermiyim söyle bana.....

1 Haziran 2013 Cumartesi

Beğeniyle Cahillik Arası İnce Çizgi

 
    Geminin güvertesinde üç adam karşılarındaki deniz ve günbatımı manzarasını seyrediyor... Bu adamlardan biri ressam, biri mühendis biri de psikolog... Ressam bu manzaraya baktığında turkuazından lacivertine okyanusun rengarenk büyüsüne kapıldığını ve gün batımının önünden geçen kuşlarla ne muhteşem bir manzara resmi yapabileceğini düşünüyor.. Mühendis bu manzaraya baktığında suyun kütlesini düşünüp hesaplıyor, bir havuzu okyanus suyu ve balıklarıyla doldurup satsam tutarmı diye düşünüyor... Ve psikolog, hastalarına bu gibi huzur verici manzaraların ne kadar iyi geleceğini ve ruhlarını dindireceğini düşünüyor...

  Çoğu insan aynı şeye bakar, ama o kadar farklı şeyler görebilir ki.. Buna bakış açısı diyebilirsiniz, algıda seçicilik diyebilirsiniz, benim için insan baktığı yerde ne görüyorsa kişiliği hakkında az çok bilgi sahibi olabilirsiniz. Bunu anlatıyorum çünkü bu olay ben ve hocalarımdan biri arasında neredeyse tüm sene devam etti. Hoca Pembe Topuk, kesinlikle insan olarak iyi biri. Hoca olarak iyi biri. Bizle iyi anlaştığından arkadaş olarak iyi biri. Ama kişiliğe gelince daaaatt!! Ben neysem o tam zıttı! Yani, ikimizde aynı müziği dinliyoruz, ben ne kadar zevk alıyorsam o, o kadar dalga geçip gülüyor. Aynı kitabı okuyoruz,kitap ta Jack London - Vahşetin Çağrısı hani, ben Buck'ın hikayesini seviyorum, onun evcil köpekten vahşi bir kurda dönüşmesini okuyorum, ona göreyse kitabın özeti: köpekler koşuyor... Ben ne kadar köpekleri, hayvanları, doğayı seviyorsam o köpek denilince bile ürküp onu elleyeceğime ölürüm daha iyi diyor.. Hocam, tamam, saygım var size tabiki ama yüzünüze bakıp o dalga geçip teyze dediğiniz kişi Whitney Houston be !!! Ya da o köpekler koşuyor diye özetlediniz kitabın London'ın başyapıtı olarak bilinen, dünya edebiyatında önemli yeri olan bir kitap olduğundan haberiniz var mı? Hayatın anlamı vitrindeki pembe ayakkabıda değil, farkında mısınız? Cevap veriyorum: Hayır. Tamam, belki şakalarınız kaliteli olabilir ama dünyaya bakış açınızın bu kadar sığ olması çok fena. Bunu neden mi yazıyorum, neden kimseyi değilde en çok beni rahatsız ediyor? Hiç bir fikrim yok. Belki siz Mercury'e sıkıcı dede derken gülenler içinden sizin için üzülüyordur. Gerçekten, dede mi?! Cidden o dersten kaçıp kurtulmamak için zor tuttum kendimi. Sorun renkler ve zevkler tartışılmaz olayı da değil artık, belki onu sevmiyor olabilirsin ama yaptığın yorumların "bunu beğenmedim" 'den "whitney teyze hohoho" 'ya geçmemesine dikkat etmen lazım. Beğeni ile cahillik arasında cidden ince bir çizgi var. Bu çizgiyi aştın mı gülümseyen suratlar devrilen gözlere, alaycı gülüşlere, hızlıca yapılan fısıldaşmalara döner. Neyse, umarım çizgiyi "en azından" daha az geçersiniz bayan Pembe Topuk.