19 Ocak 2014 Pazar
12 Ocak 2014 Pazar
Haftasonu Müziği
Müzik, karlı bir gün gibidir. Bazen bir şarkı duyarsınız, önünüzden uçan güzel bir kar tanesi gibidir. Güzeldir, o an belki gülümsemenizi bile sağlar, fakat onu yakalamak için ardından koşmazsanız..
Fakat bazen de öylesine güzel bir kar tanesi görürsünüz ki, peşinden koşarsınız. bembeyaz kar tanesi uçar ve uçar... hızlı koşmanız lazımdır yoksa o şarkı bitecek ve adını bile bilmeden onu kaybetmiş olacaksınız. Ve eğer yakalarsanız, elinizi açtığınızda erimiş bir su birikintisi değil, eşi benzeri olmayan bir kar tanesi görmek istersiniz.
Öyle zamanlar, öylesine güzel yerler var ki, durmadan kar yağar. Tüm kar taneleri o kadar güzeldir ki, hangisini yakalayacağınızı bilemezsiniz. Ellerini açan insanlar, müziği tutmaya çalışan çocuklar... Malesef bir süre sonra tüm kar taneleri yavaş yavaş eriyor ve o peşinden koşulan güzel müzik hiç dinlenmemeye başlıyor. Sizin kar tanenizin hiç erimemesi dileğiyle.. :)
Son yakaladığım kar tanesi..
6 Ocak 2014 Pazartesi
Haftasonu Müziği
En sevdiğim film veya müzik diye bir şey diyemem elbette.. Fakat bazen öyle müzikler, öyle filmler oluyor ki, size her şeyi unutturuyor. Filmlerin çekildiği olağanüstü yerler, replikler, yönetmenin başarısı, yetenekli oyuncular ve benim genelde çok dikkatimi çeken film müzikleri.. Öyle ki bazı müzikleri hatırlarsınız fakat film hiç iz bırakmadan hafızalardan silinmiştir..
Benim için müzik dehaları, mükemmel orkestra şefleri; Howard Shore, James Horner ve Danny Elfman.
Mükemmel yönetmenler ise; Tim Burton, Peter Jackson, Steven Spielberg ve James Cameron.
Ve mükemmel bir yönetmen ile müzik dehası birleşince tadına doyum olmaz denilecek efsane filmler ortaya çıkıyor. Bir örnek mi? Tabii ki Yüzüklerin Efendisi.
Jackson'ın son filmi Hobbit: The Desolation Of Smaug'da çalan Ed Sheeran - I see fire müziğini ilk duyduğumdan beri son zamanlarda en çok dinlediğim parça oldu. O yüzden iyi dinlemeler:)
Benim için müzik dehaları, mükemmel orkestra şefleri; Howard Shore, James Horner ve Danny Elfman.
Mükemmel yönetmenler ise; Tim Burton, Peter Jackson, Steven Spielberg ve James Cameron.
Ve mükemmel bir yönetmen ile müzik dehası birleşince tadına doyum olmaz denilecek efsane filmler ortaya çıkıyor. Bir örnek mi? Tabii ki Yüzüklerin Efendisi.
Jackson'ın son filmi Hobbit: The Desolation Of Smaug'da çalan Ed Sheeran - I see fire müziğini ilk duyduğumdan beri son zamanlarda en çok dinlediğim parça oldu. O yüzden iyi dinlemeler:)
4 Ocak 2014 Cumartesi
2014 : Işık Saklı Kapılar
Ve bir seneyi daha ardımızda bıraktık.. Herkes küçükken ilkokulda "Hoşgeldin Yeni Yıl" kartları hazırlamıştır herhalde. Onlar ne tatlı, ne hoş kartlardı öyle. Özellikle çizim yeteneğimiz ne kadar kötü olursa olsun anneler her zaman Picasso eseri gibi alıp bakar, sevinçle bizi öperdi. Eve giderdik, çam ağacının altı hediyelerle dolu olurdu. Küçüğüz ya, büyük hayalimiz hediyelerin arasında yüzüp kaybolmak olurdu. Fakat şimdi büyüdük, gençliğimizin en renkli günlerindeyiz. Tabi hangi yaşta olursak olalım, herkesin yeni yıla girme şekli farklıdır.
Bu sene aileleriyle yeni yıl yemekleri yiyerek girenler, arkadaşlarıyla parti verenler, barlarda sarhoş olup sarhoş arkadaşlarının arkasını toplayarak girenler, diyeti boş verip çikolata yiyenler, yeni yılda ilk öpücükle, ilk seni seviyorum mesajıyla, ilk yurt dışı seyahatini yılbaşında gerçekleştirenlerle ve hatta uyuyup saati kaçırarak girenler oldu.
Ben ailem ve arkadaşlarımla seksenler partisi verdim. Öyle ki, bir ara kapı açık kalmış, gelen giden belli değil! Olaya bak sen! Partiyi elinde şarap şişesiyle basan arkadaşlar, çılgın kıyafetli insanlar, hediyelerle dolup taşan bir salon ve music take the control and Everybody Dance Now!
Hani derler ya, yeni yıla nasıl girersen o sene öyle geçer. Uyuyarak giren arkadaşım için iyi bir haber değil tabi bu. Fakat diğer yandan öpücükle giren için aynı şeyi diyemem. Benim ilginç bir geleneğim vardır bu konuda. Her sene elime büyük bir dünya maketini alırım ve parmaklarımı rastgele yerlere koyarım. Fakat asla nereye koyduğuma bakmam. Böylece en sevdiğim şeylerden biri olan seyahat, yeni yılda gerçekleştireceğim şeylerden biri olacaktır. Buna inanmayı seviyorum. Geçen sene Afrika ve Balkanlar seyahatinden sonra, bir parmağım Afrika'ya ötekisi ise Balkan ülkelerine gelmiş olmalı diye düşündüm. Malum, Balkan ülkeleri pek büyük sayılmaz, o yüzden parmağım bir kerede yedi ülkeye denk gelmiş olmalı:)
2013 bazılarına göre hiç yaşanmamış olmasını dileyecek kadar berbat geçmiş, buna gerçekten çok üzüldüm. Çünkü benim için en güzel senelerden biriydi. Yeni arkadaşlar, asla eskimeyen dostluklar, tabii ki eksik olmayan sınav haftaları ancak sonrasında olan partiler, gülümsemeler, kahkahalar ve harika anılarla dopdolu bir seneydi. Umarım, 2013'ün izini silmek isteyen herkes o seneyi gölgede bırakacak bir yıl geçirir.
Ve bir kez daha, bilinmezliğe yolculuk başlar. Şu an bu sene kapalı kapılarla dolu karanlık bir koridor belki, fakat inanıyorum ki her kapı ardında bir ışığı barındırıyor.
Danny Elfman ve Müziği. Sizi seviyorum.
Bu sene aileleriyle yeni yıl yemekleri yiyerek girenler, arkadaşlarıyla parti verenler, barlarda sarhoş olup sarhoş arkadaşlarının arkasını toplayarak girenler, diyeti boş verip çikolata yiyenler, yeni yılda ilk öpücükle, ilk seni seviyorum mesajıyla, ilk yurt dışı seyahatini yılbaşında gerçekleştirenlerle ve hatta uyuyup saati kaçırarak girenler oldu.
Ben ailem ve arkadaşlarımla seksenler partisi verdim. Öyle ki, bir ara kapı açık kalmış, gelen giden belli değil! Olaya bak sen! Partiyi elinde şarap şişesiyle basan arkadaşlar, çılgın kıyafetli insanlar, hediyelerle dolup taşan bir salon ve music take the control and Everybody Dance Now!
Hani derler ya, yeni yıla nasıl girersen o sene öyle geçer. Uyuyarak giren arkadaşım için iyi bir haber değil tabi bu. Fakat diğer yandan öpücükle giren için aynı şeyi diyemem. Benim ilginç bir geleneğim vardır bu konuda. Her sene elime büyük bir dünya maketini alırım ve parmaklarımı rastgele yerlere koyarım. Fakat asla nereye koyduğuma bakmam. Böylece en sevdiğim şeylerden biri olan seyahat, yeni yılda gerçekleştireceğim şeylerden biri olacaktır. Buna inanmayı seviyorum. Geçen sene Afrika ve Balkanlar seyahatinden sonra, bir parmağım Afrika'ya ötekisi ise Balkan ülkelerine gelmiş olmalı diye düşündüm. Malum, Balkan ülkeleri pek büyük sayılmaz, o yüzden parmağım bir kerede yedi ülkeye denk gelmiş olmalı:)
2013 bazılarına göre hiç yaşanmamış olmasını dileyecek kadar berbat geçmiş, buna gerçekten çok üzüldüm. Çünkü benim için en güzel senelerden biriydi. Yeni arkadaşlar, asla eskimeyen dostluklar, tabii ki eksik olmayan sınav haftaları ancak sonrasında olan partiler, gülümsemeler, kahkahalar ve harika anılarla dopdolu bir seneydi. Umarım, 2013'ün izini silmek isteyen herkes o seneyi gölgede bırakacak bir yıl geçirir.
Ve bir kez daha, bilinmezliğe yolculuk başlar. Şu an bu sene kapalı kapılarla dolu karanlık bir koridor belki, fakat inanıyorum ki her kapı ardında bir ışığı barındırıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)