Hayal kurmak gerçekten gerçek dünyadan bir çıkış bileti midir? Yoksa yeni bir dünya yaratmak mıdır?
Yeniden bir dershane çıkışındayım. Sırtımda bir gülle, kulağımda can dostum kulaklıklarım ve tatlı bahar havası.. Güneş yavaş yavaş batıyor; elleri her markadan poşetlerle yürüyen kadınlar, tek omza atılan sırt çantaları, sabırsız bakışlar, tek elinde sturbucks kahveli gençler, el ele tutuşan çiftler, ağlayan bir bebek ve onu susturmak için ağzına hızla emziği yapıştıran bir anne, sağ köşede her gün aynı saatte gördüğüm domates, biber, patlıcan diye bağıran kadınlar, ana köprüde birkaç kuruş umuduyla kızıl akordiyonunu çalan koyu tenli, yeşil şapkalı adam, yanık bacaklarıyla her gün aynı köşede oturup para dileyen o yaşlı adam ve her gün farklı yüzler, aynı ifadeler.. Bir yandan yürüyor, öbür yandan elime broşür tutturmaya çalışan gence kibarca teşekkür edip, elindekini almadan uzaklaşıyorum.
Otobüsteyim. Favori yerim olan otobüsün en arkasına gitmeye çalışıyorum fakat kendini yarış pisinde sanan bir otobüs şoförü, sırtımda tüm derslerden en az üç kitapla dolu bir çanta ve ağzına kadar dolup taşmakta olan bir araçta bunu yapmak hiçte kolay bir iş değil. Güç bela en arkaya gidiyorum, tutunacak bir yer buluyorum ve çoğu kimsenin midesinin bulandığı, benimse yapmayı sevdiğim bir iş olan arka camdan geçtiğimiz yolu seyrediyorum..
Arkamda uzayan yollar, küçülen evler, tahrip olmuş bir doğa ve her bir yeşil parçanın betonlar tarafından katledildiğini görmek. Ağaçlar küçülüyor, binalar uzuyor.. Otobüs bir kenar mahalleye sapıyor ve açık yeşil zeminine alıştığım bu tatlı mahallenin, yıkılmış gecekonduların tuğlalarıyla harap olduğunu görüyorum.. İşte böyle zamanlarda, sevgili bunu okuyup okumadığını bilmediğim okuyucum, gözlerimi yumuyorum. Tekrar açtığımda, geçen yaz gittiğim İtalya'nın Lucca sokaklarında hayal ediyorum kendimi.. Birden o koca koca binalar yerini iri ağaçlara bırakıveriyor..Yemyeşil yollarda bisiklet sürdüğüm anları hatırlıyorum..Tatlı bir yağmur çiseliyor, etrafta çim ve huzurun birbirine karıştığı bir koku.. Ipodumdaki ses son ses olmuş, iki kolumu açarak sürüyorum bisikleti. Düşmeden gitmişim o yolları. Bir de bağırarak söylüyorum o şarkıları; hiç kimse ne der ne düşünür diye umursamadan. Sanırım turist olmanın en iyi yanlarından biri de bu; insanlar sana gülümseyerek bakar ve çılgın turistler işte diye geçirirler içlerinden.. Böyle düşündüklerini yüzlerinden okursunuz çünkü. Kulağımda nostaljik müzikler; hayalleri daha da gerçek kılıyor sanki. Ben böyle o mahalleleri İtalya'nın şirin yollarına dönüştürürken bir bakmışım yarım saatlik yol bitivermiş. Otobüsten inip o kulaklıkları çıkardığım an var ya, hani izlediğiniz bir klip bitince ekran kararır ya öyle oluyor birden işte.. O ekran kararıyor, o Lucca ve güzelim hayaller bitiyor ve ekran açıldığında, gerçek dünya yeniden karşımda.. Her gün kaç klip başlatıp bitiriyor bu müzikler, hiç bilmiyorum.. Fakat bu hissi seviyorum:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder