Konuşacaklar.
Çığlık atacaklar.
Bazense,
Yalnızca fısıldayacaklar.
Kimse inanmayacak sana. Kimse bilmeyecek senin zihnindeki yeni krallığı. Ve dışlayacaklar, önyargı adını verdikleri etiketleri alnına yapıştıracaklar.
Çünkü bilmiyorlar. Çünkü tanımıyorlar. Çünkü kendileri monarşik bir zihinle yaşayıp kendi normlarına göre bunu "normal" kabul ettiler. Seni kabul etsinler istiyorsun ama sen farklısın. Ama sen... Sen onların normal kalıplarına uymuyorsun. Kabullenmek ve kabul etmek iki ayrı kelime öbeği. Değiştiremeyeceğin olayları kabullenirsin ama değiştiremeyeceğini senden kabul ettiğin an başlar asıl değişim.
İlaçlar köreltecek o sesleri,
Görüntüler buğulanacak,
Bir sis perdesi inecek zihnine.
İlaçlar sana istediğin sessiz ve huzurlu zihni verebilir.
Ama ya hisler?
Ya ruh?
Kim dindirecek içindeki yalnız boşluğu?
"Hocam, ben burada yalnızca doldurulacak bir boşluğum."Onlara bir şiir dizesi okudum. Bir sayfa öykü. Bir ressam hastama kağıt ve renkli kalemler verdim. Felsefeci hastamla Sokrates tartıştık, heykeltıraş hastamla ise İtalya'daki Davud heykelini... 30 sene hocalık yapmış hastama Rıfat Ilgaz'ın kitabını verdim, piyanonun sesini duymayı özleyene ise kulaklık taktım. Bazen sadece günbatımını anlatırsın hayallerine renk katmak için. Bir amaç mı arıyorsun? Bir hastanın iki eliyle senin ellerini sımsıkı tuttuğunu ve gözlerine minnetle baktığı anı hatırla. Birini mutlu mu etmek istiyorsun? Nazım Hikmet'ten Yaşamaya Dair şiirini oku.
Ve sadece
Ama sadece
Yalnızca
Ve
Sadece
Kabul et.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder