12 Haziran 2013 Çarşamba

Anılarımın zindanında..

  Aklından çıkmayan anılar..Kulağında çınlayan kahkahalar..İlk düşen gözyaşı..İlk yatılı kalma maceran..Doğruluk cesaretlikte pijamalarınla sokaklarda koşturman..Omzunda uyuya kalman...Dostunun yüzüne su balonunu yapıştırdığın andaki yüz ifadesi..Onunla "o" şarkıyı yüzlerce defa dinlemen..Havuza atman, havuza atılman..Selamların,elvedaların..
Kaç düşünceyi daha zihnimdeki zindana kapatmam gerek?
Üstelik bunlar iyi olanlardı...
Silah sesi..Araba kazasına ramak kala kurtuluş..bağrışlar,kavgalar,hakaretler,vurulan kapılar, çatılan kaşlar..
Hepsi zindandan kurtulmak için doğru zamanı bekliyor..Azıcık bile düşünsem hepsi gün yüzüne çıkacak..Ne yapmalı, ne etmeli? Sonuçta her müzik farklı bir anının kapısını aralamaz mı? Ne yani, müzikten mi vazgeçeyim? Ama bunun susuz yaşamaktan ne farkı var ki? Susuz, üç gün yaşanır ama ya müziksiz..? Bir gün bile dayanabileceğimi sanmıyorum. Ne dinlesem, bir düşünce,bir anı, bir sürü duygu hapisten kurtuluyor. Üstelik, müzik her yerde.. Yediğim restoranda, buluştuğumuz cafede, okuduğum okulda, evde,serviste,arabada,sokaklarda,dükkanlarda,doktorlarda, hatta sınavda bile müzik odasından gelen piyanoda... En kötüsüde kaygılanacak sınavın, buluşacak arkadaşın ya da yapacak işin kalmayınca yalnız başına yatağında uzandığın an..Kitap bile okusan karakterler senin gözünde sen ve o olur. Gençlik filmi izlesen oyuncular sen ve özlediğin dostun olur.. Bazen en ufak söz bile seni zihnindeki zindana iter. Hep korkarsın, acaba daha ne kadar dayanacaksın? Ne zaman onlar da öğrenecek? Kaya gibi durduğunda ya içteki çatlakları görürlerse? Herkesin zihninde hapishaneler vardır, ama hepsi seninki kadar kalabalık mı? Sorular,sorular.. Cevaplanmamış sorular..Cevabını arasan belkide hücrenin derinliklerinde bulunmayı bekliyorlar.. Ama karanlık yerlerden karanlık anılar çıkar.. Yürüyen ölüler dediğin ruhsuz, mutsuz insanlar var ya, hani sana bakıyor ama göremiyor, seni duyuyor ama dinlemiyor, hayatın tükettiği, yediği bitirdiği insanlar.. Onlar kendi zindanlarında hapsolmuş, anılarda boğulmuş insanlar.. Anıların büyüğü küçüğü olmaz, tüm anıları, tüm koğuşları besleyen tek bir duygu vardır ortada çünkü.. İnsanı yer yer bitirir, tedavisi bulunamamış hastalıktır.. Onlar senden ayrıldığında, başka yerlerdeyken, sen burada o öbür dünyadayken ondan sana kalmış tek şeydir.. Büyük sebeplerden doğmuş dahada büyük sonuçlara yol açacak tek duygu... Sevgiyle gelir, öfkeyle biter.. İşte budur, ÖZLEM.. Kaç kelepçeye de vursan, zihninin en karanlık köşesine de itsen, tüm anıların,duyguların,düşüncelerin kaynağıdır o..Bir kere kurtuldu mu, artık bambaşka bir insansındır.. Belkide hayatta tutunduğu son şeyi de bırakmış, huzur bulamamış ruhsundur sen.. Seni yiyip tüketene kadar tekrar tekrar acı vererek, içten çökerten, sonunda neden sorularını kafana salan, öfkeyle dolduran içindeki canidir. Neden kaybetmeye bu kadar yaklaştın? Bambaşka bir hayata giderken dostundan ayrılan neden sendin? Sevdiklerinden ayrıldığında neden müziğin,filmlerin, hiç bir şeyin anlamı kalmadı? Özlem ve neden sorusu, en nefret ettiğim kardeşler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder