Uzak diye bir şey var mıdır? Sonuca ulaşmak bu kadar önemli midir? Yolun bitmesini gerçekten ister miyiz, yoksa sadece sabırsızlığımızın kurbanı mıyız?
Bazı anlar vardır ki nereye gittiğinin bir önemi yoktur. Sadece yolda olmak istersin. Arkadaki boş koltuğa oturursun. Başını cama yaslarsın. Kulaklığını takarsın. Derin bir nefes alırsın ve başlarsın hayal kurmaya.. Aradan ne kadar zaman geçti bilmezsin, dalgın gözlerle insanları izlerken.. Otobüsten inerler ve çıkarlar. Otururlar ve kalkarlar. Konuşurlar ve susarlar. Kendi sorunlarının çizdiği sınırlar içerisinde yolculuğa devam ederler. Saçlarına ak düşmüş insanların yolculuğunun daha kısa süreceğini düşünürsün. Belki iki durak, belki de beş durakları kalmıştır. Bazen hayalet gibidir otobüsler, büyük bir sessizliğin yuttuğu bir yolda. Bir çocuk çığlığı deler geçer sisli sessizliği. Bazen gözlerini kaparsın, kulaklarını asla. Müzik, beynini uyuşturur. Ve sıra senin durağına geldiğinde, herkes gibi inersin. Yürürsün. Bi kahve? Her zamankinden. Kısa bir sohbet daha. Tabi müzik listende başka bir şarkıya geçersen hayatının direksiyonunu da çevirmiş olursun. Bir "Of monsters and man" çalsa neşeyle inersin o basamaklardan. Ve yürürsün kaldırımlarda. Yerde iki yaşlı teyze vardır, her zamanki yerinde. Yeşil biberler, taze fasulyeler ve sebzeleriyle. Gülümseyip, başını sallarsın. Az ileride yaya geçidinde sıra bekleyen insanlar.. yarışın içine karışmış arabalar.. yeşilde takıl kalmış ışıklar.. arabaların içinden süzülerek karşıya geçerken aksiyon filminde gibi hissedersin kendini. Başın bir ileri bir geri .. tempo bir yüksek bir alçak.. Ve hedefi gördüğün hüzünlü ana geliriz işte. Çünkü sen ulaşmayı sevmezsin, sen yolda olmayı seversin. Nereden kalktığın, nereye gittiğin ve aradan geçen saatlerin bir önemi yoktur. İster Afrika ister Amerika ver elini Çatalca.. Beylikdüzü..Kadıköy..
Minik bir hayal. Bir gün havaalanına gidin, bir bilet alın ve uçağa binin. Nereye gittiğinizi bilmeyin. Bilete bakmayın. Ve ayağınız yabancı topraklara bastığında, bilinmezliğin tadına varın. Planları bir kenara atın, programların üstünü çizin. Ve kendinizi bir gizeme, sürprizli bir bilinmezliğin kollarına bırakın. Hayat, küçük sürprizler ve şaşırtıcı gizemlerle güzeldir çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder