“Her insan cennete
gitmeyi hayal eder, ancak kimse ölmeyi istemez.”
Ölüm… Her
insanda farklı anlamlar kazanan bir sözcük… Gecenin en siyah renginden de kara,
çaresizlik kokan, korku salan bir sözcük… Bazılarının en büyük korkusuyken,
bazılarının kurtuluşa duyduğu özlemdir… Hayatını “yaşayanlar” için kitabın son
sayfası, hayatını yaşamayı dileyenlerin ilk sayfası.. Bir çoğunun sorunlardan
ve ıstıraptan, hüzün ve acıdan kurtuluş hayalleriyle süslüdür bu sözcük.. En
cesur yürek bile korkuyla titrer, en korkaklar arzuyla bekler.. Öylesine
güçlüdür ki beyazları siyaha bürür, tek bir ruhu alırken ardından onlarca ruhu
hüzne boğar.. Umudun bittiği andır tanımı. Etkisi bazen ömür boyu sürer..
Ve tabi ki sevgi
vardır.. Ölümü asil kılan sözcük budur işte. Sevgi olmadan ölüm nedir ki? Kuru
bir sözcüktür belki de. Ona güç katandır Sevgi. Ölüm’ün ardında bıraktığı her
gözyaşının ve her yasın, her hüznün, mezarda kuruyan her çiçeğin sorumlusudur. Sevgi’nin
ışığını Ölüm bile söndüremez: Hayatlarından koparılan ruhlar, sevgiden asla
kopamazlar. Ardında bırakan sadık sevenleri tarafından unutulmazlar.
Zıtlıkların
uyumu gibidir bu iki sözcük. İkisi de her zaman var olmuş ve olacak iki dalıdır
hayat ağacının. Ölüm bir ruh alır, Sevgi yüzlercesini ağlatır.. Göz kamaştıran
ışığıyla sevgi, her ölümü unutulmaz kılan, sözlükteki en yüce sözcüktür..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder