16 Mayıs 2013 Perşembe

Hayal Hırsızı

   Hani herkesin büyük hayalleri vardır, ama hep onlar için şöyle düşünürüz: Bir gün...Gün gelecek...Günün birinde...Büyüdüğümde...İleride... vs. Hiç kimsenin aklına ,gerçek hayatta en azından, ayağı takılıp yere kapaklandığında tiyatro seçmelerinin başladığını gösteren bir broşürün üstüne düşeceği veya bir sürü insanın arasında müzik seçmelerine giripte o gün seçileceği ve hayalinin başlayacağı gelmez. Kimse hayalini gerçekleştirmeyi düşünmez çünkü "bir gün" o bir şekilde gerçekleşecektir ne de olsa. 
  Ben hep hayalperestimdir, dalgınımdır, hocalardan,arkadaşlarımdan hep fırça yerim bu yüzden.. "Hiç beni dinlemiyosun zaten sen, yine birileri hayal dünyasına dalmış, dünyadan dalgına alooo orda mısııın" gibi sözler artık hayatımın gündelik sözleri haline gelmiş durumda. Neyse, konumuza dönelim.

   Olay şöyle ki ben hayal kurarken çocukken şunu yapmalıydım, gençken kesinlikle buraya gitmeliyim , yetişkin olup bi işte çalıştığım zaman bunu gerçekleştireceğim veya da yaşlandığımdada bu olacak gibisinden düşünürüm. Mesela, yaşlandığım zaman İskoça'ya taşınıp yemyeşil çayırlarla minik bir gölün ortasında küçük bir kulübede yaşama hayalim hala geçerliliğini koruyor.. Neyse, ben şu anda gençlik hayallerim konusunda yoğunlaşmış durumdayım. Gençliğimde yapılacaklar listesinin başında arkadaşlarımla büyük bir Avrupa seyahati hayalim vardı. Ama bi çok insan gibi hep bir gün gerçekleşir diyordum. Ama gel gör ki kader işte, sınıfta kalan sıra arkadaşım 11. sınıflarla konuşmuş ,geçen gün bana gelip 15 gün 9 ülke büyük Avrupa turu var demesin mi! Tabi ben bir heyecan, bizim arkadaş grubundakilere bir çırpıda söyleyiverdim. Hepimiz akşama eve gidip ailelerden izin koparmak peşindeydik, gerçi izin konusunda pek umutlu değildik anca dua etmekle yetiniyorduk. Ama öbür gün, hepimizi şaşırtan bir şekilde hepimiz okula mutlu haberlerle geldik; hepimiz izinleri almıştık!! Tabi tüm gün bir hayaller, bir hayaller.. Hayaller bile bizi heyecanlandırır oldu. İşte Amsterdam'a gittik mi şuraları görürüz, Pisa Kulesinin yanında meşhur pozumuzu veririz, Almanyadaki büyük Europa Park'ta tüm gün eğleniriz, Paris sokaklarında dolaşırız ve daha neler neler... Hangi ülkeden ne alacağımıza, neler yapacaklarımıza en ince ayrıntısına kadar karar verip mutlulukla o gün uyuduk. Ve ertesi gün.. Turu düzenleyen hoca haftada tek o gün geliyor o yüzden onun yanına gidip turun daha ayrıntılı bilgisini alma vakti.. Tabi biz arkadaşla Polyanna edasıyla mutlulukla hoplaya zıplaya girdik odaya.. Dedik hocam böyle böyle, teşekkürler, harikasınız vs.. Ve o an olan oldu, kaşlar çatıldı, gülümseme somutmaya döndü, gözler kötü haberi söylemeye hazır kısıldı ve o gülümsemeyi yüzde donduran sözler çıktı ağzından: Üzgünüm gençler, gezi iptal!
   Sanırım bazen o olayı yapmadan hayal kurmak, olay gerçekleşmeyince çok daha can yakıyor. Gezinin iptali yeterli katılım olmamasıydı, tüm okuldan her sınıftan insan bulmuştuk arkadaşla. Bu seferde sorun tur bir hafta önce dolmuş, kontenjan yokmuş, hoca 11'lere söylemiş ne de olsa biri bilse tüm okula dedikodu şeklinde yayılırmışmış.. Bir duyuru çıkarıp duvara asmaya üşendiğinden biz hayalimizden olduk. Bir de bunu yapacak olanın rehberlik hocası olması, düzeltiyorum "psikolojisi-empatisi sıfır" bir rehberlik hocası olması işleri dahada berbatlaştırıyor. Diyeceğim o ki, hayal kurmak güzeldir, ama o hayalin gerçekleşmemesi çok can yakar. Artık bir iş kesinleşmeden düş kurmayacağım. Hayal Hırsızı, umarım bir gün hissettiklerimizi anlayabilirsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder