Bazılarını kocaman cruise'lar çeker, hani denizin ortasında da havuza girin diye iki üç tane havuz, alışverişsiz kalmayın diye dükkanlar, şehrin en güzel restoranını aratmayacak yerler , 5 yıldızlı otel odalarından farksız odalar ve lüks yaşamınızı sürdürebileceğiniz yerler.. bunun normal bir otelden iki kat para tutmasının sebebi de yüzen bir otel olması, denizde giderken bütün bunları yapabilir oluşunuz..
O bazılarının mükemmel seyahat anlayışı gidilecek gezilecek yerden çok, giderken yapılacaklar. Hangi ülkeye gittikleri, ne harika kaleler, manastırlar, kiliseler, antik kasabalar, benzersiz yapıtlar, güzelim eserler görüp geriye mükemmel anılarla dönecekleri hiç önemli değil. Bundan sanane diyeceksiniz, adam paralı pullu nereye nasıl harcayacaksa harcasın senin niye umrunda ki diye soracaksınız, haklısınız. Ben burada bir kez daha bu konudaki yalnızlığımı paylaşmak istiyorum. Bazen olur ya, arkadaşlarınız yanınızdan Cruise'lar geçerken ağızları bi karış baktıkları ve sonrada büyük Las Vegas hayallerinden bahsettikleri anlarda sadece dinleyip hı hı dersiniz, ama o düşler size çok yabancı gelir. Neden böyleyim, neden uyumlu olamıyorum diye düşünürsünüz, yanıtsız düşünceler kuyusuna bi taş daha atmış olursunuz. Bana diyeceksiniz, Vegas, alışveriş, yüzen oteller ilgini çekmiyor he, dostum derdin ne senin? Duyalım bakalım senin mükemmel seyahat anlayışını? O zaman benim yanıtım da biraz uçuk kalacak tabii. Ben cruise ile bir haftalık tatil yerine kendime bir tekne alma hakkı isterdim. Ama şöyle büyük, rüzgarla coşan bembeyaz yelkenli olanlarından. Başıma kaptan şapkamı takıp dümene geçmek ve plansız programsız yalnız bir pusula ve haritayla, az da doğaçlamayla bastırıp gitmek isterdim. Okyanuslara açılmak, etrafımda hiç bir kara parçası göremeyeceğim kadar uzaklaşmak isterdim. Tıpkı korsanlar gibi.. Kaptan Hook, Kaptan Jack Sparrow gibi.. Ama yalnız açılmak ister miydim bilmiyorum, belki bi kaç dostla belki yalnız babamla.. Heyecan verici maceralara atılmak isterdim, fırtınalarda sağanakta heyecanla gökyüzüne doğru bağırmak isterdim. Ve en güzeli de nereye gitmek istersem isteyim , kaç gün süreceği önemsiz, oraya gitmek isterdim. Mesela Güney Amerika'ya yolculuk, veya Avustralya'ya uzun süreli seyahat, ve hatta ve hatta en büyük hayalim "cennetten bir parça"ya geri dönüş bileti almadan gitmek isterdim. Ama düşünüyorum da , benim yaşlarımda amerikan gençlik dizilerinin etkisinden kurtulmuş ve doğa aşkıyla dolu kaç kişi vardır ki? Yanlış anlamayın kendimi beğenmişlik yapmak istemiyorum, sadece benim bi kaç hayalimi paylaşan bi kaç kişi olsa iyi olurdu diyorum. Neyse, yapacak bi şey yok. Umarım hayalgücüm bir gün daha gerçekçi olmaya karar verir. O zaman bir korsanla evlenme hayalimden de kurtulmuş olurum :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder