Her zaman pozitifler ve negatifler olmak üzere iki grup vardır. Siz ne yaparsanız yapın; ister üniversite seçiminde, ister arkadaş tavsiyesinde ister de baloya vampir olarak gitmek konusunda insanlar kendi grubunu savunmak için her şeyi söylerler. Bir kısmı sizin farklılığınızı yadırgar ve sizi özgün kılacak özelliklerden vazgeçmeniz için her şeyi söylerler. Sizi herkesleştirmeye çalışırlar.Bu negatifler kısmı, sizin bir sene boyunca uğruna çalıştığınız tüm üniversite hayallerine kara bulut gibi çöker; siz partiler, çimler, arkadaş grupları ve özgürlük dersiniz içinizdeki tüm hevesle ve tüm umutlarla. Onlar da her defasında bunların sadece birer "hayal" olduklarını durmadan hatırlatırlar size. Bu insanlar hayattan zevk almaktan o kadar uzak, o kadar kara bulutlardır ki nerede küçücük bir neşe ışığı görseler üzerini kaparlar.
Ve bir de pozitif insanlardan oluşan grubumuz vardır. İçeri adımlarını attıkları an gününüze ışık vurur. İçlerinde öyle bir enerji vardır ki ister istemez mutlu olursunuz onlarla iken. Kendi anılarında kaybolurlar, hayallerini gerçeğe taşırlar. Öyle bir kahkaha atarlar ki dünyanın gerçekten güzel olduğuna inanırsınız. Tüm bir sene sınavlarla yatıp kalktığınızda, stres denen okyanusun içinde kaybolduğunuz da ve tutunacak bir umut dalına ihtiyacınız olduğunda yardımınıza koşarlar onlar. Ve siz bu iki grup arasında bocalarsınız. Acaba sadece hayalde mi kalacak bu güzel fikirler, yoksa geleceğin habercisi mi bu hayaller diye düşünürken o iç karartıcı yıl geçer. Ve bir de bakmışsınız, sınav sonucunuz üniversite denen dünyaya giriş biletiniz olmuş. Evinizden yanınıza biraz cesaret ve kaldıysa biraz da özgüven götürürsünüz. Üniversitede satın alacağınız en önemli hediye girişkenlik ve bitmek bilmeyen bir sosyal hayattır. Ben her şeyin anahtarına GÖS diyorum. Girişkenlik-Özgüven-Sosyallik. Bu üçü sizi her tür eğlenceye, arkadaş grubuna ve kahkahaya sokabilir. Ne olursa olsun, kendin olmaktan asla vazgeçmemen gerektiğini unutmamalısın. İnsanların seni olmaya çalıştığın daha havalı, daha gösterişli biri için sevmesine izin verme. Nasıl hissediyorsan, nasıl düşünüyorsan, nasıl "kendin" olabiliyorsan insanların seni görmesine ve o kişiyi sevmesine izin ver. Ben asla yerinde oturan, sakin, normal, akşam televizyon karşısında uyuyan biri olmadım. Uçarıyım. Deliyim. Belki biraz tuhafım. Üniversitenin ikinci gecesinde fıskiyelerin altından çocuklar gibi koştum. Kim ne der diye düşünmeden istediğim kadar kulübe üye oldum. Ortak mutfakta yaptıklarım yüzünden ikinci gidişimde bana itafen yazılmış bir kağıt bile gördüm! Evet, bunlar yalnızca ilk iki haftamda gerçekleşen olaylar. Ama bununla birlikte beni seven arkadaşlar buldum, geceleri çimlerde oturabileceğim gruplar, beraber partilere gittiğim ve gideceğim insanlar.. Ve en iyi kısmı da, benimle fıskiyelerin altından koşabilen insanlarla arkadaş oldum. Daha şimdiden, pozitif grubun kazandığını gördüm.
Düşlediğim kadar sıcak bir ortam üniversite. Hiç beklemediğin kadar yabancı ama bir o kadar da tanıdık. Alışık olmadığın kadar özgür, çocukluk ve yetişkinliğin arasında bir köprü. Genç olduğunu hissettiğin, ne kadar sosyal ve aktifsen o kadar çok hikayeyle tanıştın bir dünya. Evet, korkutucu. Evet, farklı. Evet, düşlediğin kadar müthiş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder