Selam! Yanında sıcacık çayıyla bilgisayar başında oturanlara ve halen daha vize haftası bitmemiş yorgun savaşçılara.. Rahat bir koltukta uzun zamandır okumayı erteledikleri kitabı okuyanlara ve yaklaşan hafta sonu için plan yapanlara.. Hepinize selam!
Ertelenmiş kitaplardan bahsetmişken, eğer İstanbul'da oturuyorsanız ve bir kitap severseniz büyük ihtimalle geçtiğimiz hafta Tüyap Kitap Fuarı'na gitmişsinizdir. Eğer düzenli bir Tüyap takipçisi iseniz, o kalabalık insan selinde her standın yerini hatırlamaya çalışmanın, yazarların bitmek bilmeyen kuyruklarının ve elinizde onlarca poşetle yürümek için çaba göstermenin nasıl bir his olduğunu biliyorsunuzdur. Tüyap trafiği diye de bir gerçek var tabi. Fakat bunun gibi küçük detayları geçelim ve uzun zamandır beklediğiniz kitabı standda gördüğünüz ana gelelim. Çok sevdiğiniz bir yazardan imzalı bir kitap aldığınız ana gelelim. Sevilen bir yazarla fotoğraf çektirmek, elinizde onlarca poşetle eve geldiğinizde aldığınız tüm kitapları yayıp sevgiyle bakmak ve yepyeni kitapları keşfetmek gibi daha büyük detaylardan bahsedelim. Bir detay nasıl mı büyük olur? Şöyle ki Tüyap'ta iki tür kitap standı vardır: İnsanların büyük çoğunluğunun okuduğu kitaplardan oluşan popüler kitaplar, diğer bir deyişe "Best-seller Standları" ve kenarda köşede keşfedilmeyi bekleyen harika kitaplarla dolu standlar. O köşe standları aslında fuarın bir detayı gibi görünüyor, fakat oradan alacağınız herhangi bir kitap hayatınıza çok daha büyük bir etki yapar. Böylece minik bir detayın ne kadar etkisi olduğunu görürsünüz. Kişiliğinize ve hayatınıza bir şeyler katacak, ufkunuzu genişletecek gerçek kitapların olduğu bu yerler ne yazık ki insan debisinin azaldığı yerler oluyor.
Bu sene Tüyap'ta çalışma imkanı buldum. Yüzlerce çocuğa harika çocuk kitapları sattım, miniklere kitap ayracı verip gözlerinin şaşkınlıkla açılmasını izledim ve okudukları kitabın yazarıyla tanışmalarını gördüm. Minik kızlar babalarının kollarından çekiştirerek standımıza geliyor, uçarı kaçarı 12-13 yaşlarında erkek grupları bana telefonlarını uzatıp yazarla bir fotoğraflarını çekmemi istiyor. Bir yandan çocuklara içinde en çok hayalgücü barındıran kitapları satarken, öbür yandan yaşlı amcaların koleksiyonunu tamamlamak için son birkaç kitaba ihtiyaçları olduğunu işitiyorum. Kitapları okumadan özetlerini ezberlemişim, görseniz öyle bir anlatıyorum ki sanki yalayıp yutmuşum. Eğer başımı kaşıyacak minik bir an bulabilirsem önümdeki kitapların sayfalarını karıştırıp birkaç cümle okuyorum. Gözüme çarpan herhangi bir cümle bir sonraki müşteriye kitabı anlatmak için kullanabileceğim güzel bir alıntıya dönüşüyor. Biri geliyor elimdeki kitabın filmini izlediğini söylüyor. Haydaaa.. Kitabın filmden ne denli güzel ve dopdolu olduğunu anlatmaya başlıyorum. İçinde türlü nükteler, duyulmamış espriler ve daha önce tanıdıklarını sandıkları bir karakterin hiç görülmemiş yanlarını göreceklerini söylüyorum. Saatler geçiyor, insanlar artıyor, kitaplar azalıyor.. Hepimizin üzerinde tatlı bir yorgunluk var. Buradayken insanlara ne son model telefon satıyoruz ne de pahalı kıyafetler. Biz burada daha parlak bir gelecek satıyoruz; bir kişilik, yeni bir bakış açısı, farklı düşünceler ve sınırsız hayal gücü.. Çocukların bitmek tükenmez meraklarını doyuruyor, ufuklarını genişletiyor ve onlara her bir kitapla yeni bir dünya vadediyoruz. Ayraç verip yüzünde gülümsemeye sebep olduğum çocuk: Geleceğin büyük bir kitapseveri olursun umarım!
bir dahaki sefere senden bir kitap satın almak için gün sayıyorum...
YanıtlaSil