Acı gerçekler mi, tatlı yalanlar mı?
Dürüst olun. Hepimizin cehaleti sevdiğimiz anlar olmuştur elbet. İlişkisi harika giden -gittiğini düşünen-ve oldukça mutlu olan bir kadının aldatıldığını öğrendiğini düşünün. Bu acı gerçekle yüzleşip ilişkisini sonlandıracak mı, yoksa görmezden gelip tatlı yalanlarla yaşamaya devam mı edecek? Aslına bakarsanız her ikisi de hüzünlü birer kapı. İkisine de tekmeyi basıp eski ve mutlu yaşamınıza dönmek istiyorsunuz. Acı gerçek, kendinizi berbat hissettirecek. Güçlü oldunuz, gerçekle yüzleştiniz ama o çok sevdiğiniz adam, artık geçmişinizin soluk bir sayfası. Tatlı yalan, kendinizi berbat hissetmenizi bir nebze erteleyecek. Hani sabahları saatiniz 7.55'te çalar, uyanırsınız ve beş dakika daha ertelersiniz. Beş dakika daha fazla uyumanın verdiği sevinci yaşarsınız. İşte tatlı yalan da o beş dakikadır aslında. Acıyı erteleyen beş masum dakika...
Sanırım en berbat an uyanma kısmı olmalı. Uyandığınızda cevaplamanız gereken bir sorunuz vardır artık. Hayatın size sunduğu sayısız seçimden biri dikilir baş ucunuzda. Zayıf tarafınız ertelemenizi söyler. Kısa bir süre için daha mutlu olmak istiyorum, bir ilizyonu yaşadığımın farkındayım ama bunu görmezden geliyorum. Tatlı yalanları yaşarken farkındalık hissi ve sabrınızın son kum taneleri sizi diğer kapıya sürükler. Evet, acı gerçek kalbinize saplanacak. Mutluluğunuz kanayacak. Hatta kendinize serumla neşe takviye edeceksiniz, bünyeniz belki onu bile kaldırmayacak. Bana sorarsanız, her ne kadar baş etmesi güç olsa da her zaman Acı Gerçek asıl kapımız olmalı. Sonuçta o beş dakika geçecek, alarm çalacak, sıcak yatağınızdan kalkacaksınız ve buz gibi suyla yüzünüzü yıkayacaksınız. Gerçekliğe dönüş, sizi soğukluğuyla üşütecek ve tir tir titretecek. Sonuçta kim demiş kırmızı hapı yutmanın kolay olduğunu, öyle değil mi?
Minik bir not: Yarın ölecekmiş gibi yaşamak da sunulan bir diğer kırmızı hap sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder