Yalnızlığı saydam bir denize benzetirdim ben; içi dışı bir. Halbuki farklı tonlarda çok katmanlı bir okyanusmuş, pek yanılmışım. Ben hep yüzeye yakın yüzmüşüm. Güneşi hep tenimde hissetmişim, balıkların arasından farklı bir renk olarak geçmişim. Sevmiştim ben yalnızlığı. Kendi başıma seyahat etmeyi ya da bir cafede tek başıma oturup yazı yazmayı. Tek dostumun kulaklığım olduğu o anlardan zevk almıştım ben. Yalnızlık, kaçılması gerek kara bir delikten ziyade arada nefes alabildiğim bir kaçış yolu olmuştu benim için.
Sevmiştim ben yalnızlığı. Kalabalıkların aslında yalnızlardan oluşan bir grup olduğunu görmüştüm. Anlayamamıştım insanların evvelden beri neden yalnızlığı düşman bellediğini. Neden en büyük korkularının tek kalmak olduğunu ve tek başına hiçbir şey yapamayacaklarını düşündüklerini. Görememiştim işte. Ben zevk aldım; dost oldum yalnızlıkla. Kendimi dinledim, kendimde keşfe çıktım. Özgüvenle tanıştım, kimselere muhtaç olmadan başarmanın verdiği hazla yetindim. Hoşuma gitti yalnızlık. Gezi günlüklerime anlattım kendimi, hislerimi müzik tercüme etti. Günlük hayatın akışında arada başımı yüzeye çıkarır, derin bir nefes alırdım tek kaldığımda ben. Yürürüm, dinlerim, yazarım ve bu bir tür terapi olurdu bana. Sevmiştim ben yalnızlığı.
Ancak gün geldi, dost bildiğim sırtını döndü bana. Düşman kesildi, halbuki onu kırmak için ne yaptım ben de bilmiyorum. Yalnızlık, başımı derinlere gömdü; boğdu beni dipteki katmanlarında. Nefes almak için çıkamadım yüzeye, hissedemedim güneşi tenimde. O çok yaygın dertten muzdarip oldum ben; insanların arasında yalnız hissetmek. Arkadaşlarım çepeçevre sardı beni, o hep sosyalliğin cılkını çıkardığım sevimli insanlar. Sağolsunlar, eksik olmasınlar ama zaten eksik olan onlar değildi ki. Eksik olmak. Severim bu sözü. Söylemesi basit, anlamı derin. Yalnız olmak, etrafında hiç kimsenin olmaması ya da seni seven insanlardan uzak olmaktır. Eksik olmaksa bambaşka bir dünya. Seni seven insanların yanında yalnız değilken eksik hissedersin bazen. Bütün olamazsın, bir parça kayıptır çünkü. Hayat dediğin de o eksik parçayı tamamlama serüveni. En kötüsü de, bazen buluyorsun o parçayı. Hah diyorsun, artık tamamım. Sonra bir rüzgar esiyor, ruh halini dalgalıyor, bir bakmışsın rüzgara kapılıp uçmuş o pek değer verdiğin parça. Haydaa, haydi yenisi için bitmek bilmeyen bir arayışa gir yeniden.
Anlayacağınız o ki dostlar, yalnızlık iki yüzlü bir varlıkmış, ben bunu anladım. Severdim ben yalnızlığı. Beraber güzel anılarımız vardı, hos bir ahbaplık kurmuştuk aramızda. Ama bir çevirdi mi öteki yüzünü, dipsiz okyanusta kaybediyorsunuz kendinizi. Yalnızlardan oluşan kalabalıklara karışıyorsunuz. O çok özenle beklediğiniz parçayı bulamadığınız gibi diğer parçalar da dağılıyor. Toplayana aşk olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder