23 Mart 2017 Perşembe

...yıllanıyoruz.

...ve bazen de yıllanıyoruz be sevgili blog. Yaşlanmıyoruz, ömür boyu genç kalıyoruz -en azından bazılarımız. Ancak tüm bu yaşanmışlıklar ve deneyimler ve başımızdan gelip geçen meşkler ve tüm o yalancı gülümsemeler ve sevilmeden sevilenler ve kayan yıldızlara bakıp dilek tutmalar ve içindeki çocuğu öldüremeyenler ve tüm o sönen umutlar ve yeşeren hayallerle yıllanıyoruz.

  Kah kalbimizde kırışıklıklar çıkıyor; öyle ki, hiçbir kapatıcı onları gizlemeye yetmez. Yeri geliyor, ruhumuz kanıyor; öyle ki, o delikleri kapamaya tıkaçlar yetmez. Ve bazen de yüzlerdeki o "klişe" maske var ya, çat diye tam ortasından kırılıyor; öyle ki, bir yanında yarı gülümser bir ağız ve öbür yanında yaşlı gözler bırakıyor.

  Yaşlanmıyoruz ama, buna şiddetle itiraz ediyorum ben. Hayata kafa tutan cesur insanlar var mesela. Platonikleri korkak görürler onlar. Sevdikleri an insanlığın alamadığı o en meşhur riski alırlar: ret riskine rağmen aşığım ulan diye bağırırlar. Yüzlere kapılar çarpılır, telefonlar kapanır, uzaklara bakılır, sabahlara kalınır. Ancak onlar cesur insanlardır, her türlü riski alan ve yaşlanmayı protesto eden direnişçilerdir. Onlar yaşlanmaz; yıllanır.

  İnsanlar tanıdım; bira gibi. Sohbetleri pek hoş, gençlikten bir parçaydılar. Yaz akşamları kumsalda dinlenen bir gitar parçası misali. Cumartesi gecesi eğlenceye çıkılan ve güldürmekten, gülümsetmekten beslenen mutlu insanlardı. Bira ve patates gibi, birbirine yakışan dostluklardı.

  İnsanlar tanıdım; rakı gibi. Paylaşılmak gibi ve bazen de biraz yalnızlık. Ne efkar kaldı ne de biraz melankoli. Bitmeyen uzun saatler, yarısı boş bir rakı bardağı ve boş bakışlar kaldı; öyle ki, rakı bile dolduramadı o bakışları. Rakı efkarı yuttu, gece ise bizi.

  İnsanlar tanıdım; yılbaşı gecesi atılan tekila gibi. Limonsuz bir tadı tuzu yoktu halbuki. Yılda bir kere görülen, hal hatır sormayan vefasız insanlardı tekilalar. Arada bir limon oluyordu size, geçici bir zevk. Geçici bir arkadaşlık. Hayata bırakılan silik bir iz.

  Ve insanlar tanıdım; şarap gibi; yıllandıkça güzelleşen. Beyazıyla kırmızısıyla her tür farka açık, hayal gücü limitsiz ve sevgileri bir ömür olan güzel insanlar tanıdım. Her tür duyguya açıktırlar; ister biraz romantizm, ister biraz özlem ve bir tutam da melankoli.  Bir çırpıda tüketilmez, yavaş yavaş yaşanır onlar.Tadına varılarak; beraber yıllanarak. Ne biralar gibi güzel günlerin, ne de rakılar gibi ıslak omuzların insanlarıdır. Tekilalardan bahsetmiyorum bile! Şaraplar anlık değil, yıllıktır.

  Yaşadıkça yıllanalım, yıllandıkça güzelleşelim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder