Yanımda şimdiki zamandan bir dost, geçmişin
topraklarında yolumuzu buluyoruz. Her bir yüz ifadesi, rengi solmuş bir grafiti,
atların toynak sesi yahut Avrupai esinti anılarımda bir ürpertiye sebep oluyor. Ne tuhaf! Bu caddelerde son yürüyen ben, aslında ergenliğin
heyecanı ve saf toyluk dönemine ait bir kızdı. Şimdi ise, kendi ayakları
üzerinde durmaktan ziyade arada düşse de ellerini kanatarak kalkmayı bilen genç
bir kadın.
Sanki işsiz bir yılan balığı tenime hafifçe
dokundu. Sanki meraklı bir çocuk edasıyla bir prize parmağımı soktum. Sanki
kalbime delicesine şok yüklediler. Çünkü insan dene varlık olasılıksız bir durumla
karşılaştığında bedeni böyle bir tepki vermeyi seçer. Milyonlarca insan,
milyonlarca olasılık ve milyonlarca seçenek. Hepsinin kesişim noktası ise tam
şu an.
Bir insanla yollarınızı ayırdığınızda o kişi bir nevi
ölmüştür: Bir daha konuşmaz, haber almaz ya da buluşmazsınız. Ancak kalbinizde
öldürdüğünüz kişi karşınıza çıkarsa zombi görmüşe dönersiniz. Belki bu
yüzdendir aramızda geçen kısa soluklu sohbetin verdiği tatsız his. Söylenmemiş sözlerin ağırlığı, sezon
finali yapmış dizilerin yeni bölümü ve kitabın son sayfasının ardından gelen sürpriz
bir sayfa.
Anlam. Her olayın bir sebebi vardır. Kader.
Olasılıklara işlemeyen paslanmaz demir. Geçmiş. Tek bir itirafla yeni baştan
yoğrulmaya hazır bir hamur. Şimdi. İnandığımız gerçeklik. Gelecek. Tam bir
muamma. İnsanın anlam ve neden arayışıdır yaşam. Her bir olayı
nedenselleştirir, insanlara anlam yükler ve hislerimizi mantık çerçevesinde
yorumlarız. Ancak öyle bir an gelir ki, tek bir tesadüf, hayatın detaylarından
bile şüphe duymamıza yol açar. Tesadüf, bilinmezliktir. Tesadüf,
olasılıksızlığı olanaklı kılandır. Tesadüf, sorgulamadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder